Türkiye’nin başkenti Ankara’nın yaklaşık 200 km doğusunda, Boğazkale İlçesin (eski adıyla Boğazköy) yakınlarında, Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa (UNESCO Dünya Mirası Alanı ve UNESCO Dünya Belleği) yer almaktadır. MÖ 2. Binyılda Hitit İmparatorluğu Batı Asya’nın büyük bir bölümüne hâkim olmuş ve Mısır, Babil ile Asur’un en güçlü rakiplerden biri olmuştur. 116 yıldan beri süregelen Hattuşa arkeolojik kazıları, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle İstanbul’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Andreas Schachner başkanlığında disiplinlerarası çok uluslu bir bilim ekibi ile, bu yıl da Haziran ayından beri devam etmektedir. Olağan çalışma programının odak noktasını kazılar, buluntuların belgelenmesi ve restorasyonlar oluşturmaktadır. Ancak Hattuşa’nın zaman zaman beklenmedik sürprizleri de vardır.
Orta Anadolu’da Ağustos başında yağmurlu bir gün ne kadar olağandışıysa kazı ekibi üyesi ve Mardin Artuklu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Genç’in Yukarı Şehir’de uzun bir süredir bilinen bir anıt olan Yerkapı’da yaptığı keşif de o kadar beklenmedikti. Yapay olarak yığılmış piramit benzeri yapı, 40 metreye varan yüksekliği ve neredeyse 250 metre uzunluğuyla şehrin en yüksek noktasında, adeta şehrin tacı olarak yer almaktadır. Yerkapı´nın üstünde, yapay tepenin üzerinden geçen şehir surunda 4 sfenksle süslenmiş bir yaya kapısı bulunurken, potern adı verilen bir yeraltı tüneli tam olarak bu kapının altından geçmektedir. Uzaktan görülebilen ve Hititçe adını henüz bilmediğimiz bu özenli yapı savunma amaçlı kullanılmamış, büyük olasılıkla kentin kuzeyinde yer alan tapınaklarla ilişkili kült törenlerinin bir parçası olmuştur. Ancak şehirdeki diğer tüm anıt ve binaların aksine, Yerkapı her zaman görünür ve tünele en azından kısmen erişilip girilebiliyordu. Günümüze kadar şehrin de en önemli turistik ziyaretçi noktalarından biri olmuştur.
Bülent Genç, ışıksız tüneldeki duvarların kabaca işlenmiş taşları üzerinde kırmızımsı kahverengi kök boyayla boyanmış işaretler fark etti. Halen devam etmekte olan araştırmalarımızda, Yerkapı poterninde yer alan taş bloklar üzerinde Anadolu Hiyeroglifi (resimsel işaretler) ile yazılmış en az 249 farklı bloklar üzerinde işaret izlerini keşfettik. Bazıları okunamayacak kadar aşınmış olsa da, çoğu iyi korunmuş ve açıkça okunabilir durumdadır.
Hitit İmparatorluk döneminde, Anadolu Hiyeroglifleri düzenli olarak kaya anıtlarında veya mühürlerde kazınmış veya kabartma olarak bulunur. Yerkapı’da keşfedilen işaretler ise taş blokların üzerine boya ile yazılmıştır. Şimdiye kadar boyalı yazıtlar sadece Kayalıpınar (Sivas) ve Suratkaya’dan (Muğla) biliniyordu. Ancak, oralarda bulunan işaretlerin sayısı son derece azdır. Yerkapı’daki buluntular sayesinde, Anadolu Hiyeroglif yazısının MÖ 2. binyıl toplumunda daha önce varsayılandan çok daha yaygın olduğu giderek daha açık hale gelmektedir. Yukarıda bahsedilen Yerkapı buluntuları, Geç Tunç Çağı’nı çok daha iyi anlamamızı sağlayan tamamen farklı ve beklenmedik bulgular içermektedir.
Bu eşsiz keşfi belgelemek amacıyla, hiyeroglifler tüm yapıyla birlikte dijital olarak kaydediliyor ve Federico II Üniversitesi’nden – DiSTAR (Napoli, L. Repola ve ekibi) meslektaşlarla işbirliği içinde üç boyutlu olarak modelleniyor. Ekibimizin filologlarının (M. Alparslan ve M. Marazzi) ilk değerlendirmelere göre, Yerkapı’daki poternde defalarca tekrarlanan en az sekiz farklı işaret grubu vardır; örneğin işaret gruplarından biri şu ana kadar 38 kez tespit edilebilmiştir. Böylece belli ki uzun anlatımlı bir yazıt değil, daha ziyade grafiti anlamında kısa notlardır. Kesin bir değerlendirme yapmak için henüz erken olsa da kişi ya da tanrı adlarının yanı sıra belki de Hitit dönemindeki yeraltı geçidin adının geçtiğini varsayıyoruz.
Boğazköy/Hattuşa’daki çalışmalar, Alman Arkeoloji Enstitüsü (DAI), Alman Araştırma Vakfı, Thyssen Vakfı, GRH Vakfı ve İtalyan Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen genel projenin bir parçası olarak yürütülüyor. DAI, İstanbul Üniversitesi ve Federico II ve Suor Orsola Benicasa Üniversitelerinden (her ikisi de Napoli’de) meslektaşlar dokümantasyon ve değerlendirme üzerinde birlikte çalışıyorlar.
Metin: Andreas Schachner, Kazı Başkanı Bogazköy Kazısı